NÜKLEER MESELEMİZ…
Ne zaman ülkemizde nükleer enerjiye gündeme gelse, hemen bir kısım çevreler aleyhte propagandaya başlar. Oysa dünyada 500 kadar nükleer tesis var ve hala yenileri yapılıyor. ABD gibi ülkeler petrol zengini oldukları halde enerjilerinin büyük kısmını nükleerden temin ediyorlar. Bu realite karşısında şu soru akla geliyor: Türkiye’nin nükleer enerjiye geçme konusunda geç kaldığına üzülmek gerekmez mi?
Bu sabah Soner Yalçın’ın Sözcü’deki Nükleer santral aleyhindeki yazıyı paylaştım. Fazlaca ilgi görmedi. Akşam da “Sinop diye bir yer kalmayacak” başlıklı resmi paylaştım. Bakalım kim ne diyor görmek istedim. Cılız bir iki onay. Bir aydan fazla oldu bir üniversitemizdeki Nükleer Enerji Enstitüsünün (İTÜ) Avrupa Birliğinin bir nevi emrivakisiyle adının değiştirildiğini yazmıştım. “Nükleer Enerji Araştırma” atıldı Enerji Enstitüsü oldu. Hatta öyle rivayetler var ki AB yetkilileri bu ismin ve tabii ki nükleer konulu müfredatın ve araştırmaların sonlandırılması için rüşvet olarak bölümde tadilat, boya badana işleri için birkaç teneke malzeme bağışlamışlar.
Abdülhamit’ten bir rivayet dolaşır. Bir karar verdiğinde doğru olup olmadığını test için kararını Rus elçisinin kulağına fısıldatırmış. Eğer Çarın elçisi şiddetle karşı çıkarsa bu kararın doğruluğuna hükmedermiş. Şimdi nükleer istemeyiz. Tehlikelidir. Su var, Güneş var rüzgâr var diyen arkadaşlar Avrupa’nın bizim nükleer araştırma merkezimizi neden kapattırdığını bir tezekkür etseler. Sakince değerlendirseler. Avrupalı bir nükleer kaza olur da bu TC vatandaşları zarar görür diye mi kapattırmıştır? Yoksa bu işin sonunda bir deli çıkarda başarıya ulaştırır, sonra da onlara olan üstünlüğümüz tehlikeye düşer diye mi? Tereddüde mahal yok ki ikinci sebeple. Her gün üç-beş yüz kazanın olduğu, yılda binlerce kişinin öldüğü trafik kazaları yüzünden kimse otobüse, otomobile binmekten vazgeçmiyor. Şehirde dolmuşa binmekten vazgeçmiyor. Köyde traktör kullanmaktan vazgeçmiyor. Kaza riski kıyaslanırsa milyonca milyon fark var. Ama ya patlarsa deyip …
Dostlar bu yaklaşımı sakince bir kere daha gözden geçirebilseler. AB’nin, İsrail’in, ABD’nin, İngiltere’nin içimizdeki maaşlıları, AB’den beslenen birileri bu işi sürekli tahrikle meşgul, Türkiye’nin amade enerjiye çok çok ihtiyacı var. Enerjiyi ucuzlatmaya ihtiyacı var. Sanayimiz zaten zayıf olan rekabet gücünü kaybeder.
Bu konuda samimi gayret gösteren nükleer karşıtlarına saygı duyuyorum. Ancak gelişmiş ülkelere şöyle bir bakarsak hepsi nükleer santrallara sahip. Hepsi ucuz ve amade enerjiyi buradan temin ediyor. O zaman bu samimi arkadaşlar bir karar vermeli. Türkiye, bir kaza olur diye geri kalmış ülke konumunda mı kalmalı? Kefeni yırtıp güçlü devletlerden biri mi olmalı? Şüphe etmiyorum ki hiç kimse birinci şık demeyecektir. O zaman kararınızı gözden geçirebilirsiniz derim.