Ramazan Bakkal’dan Fuat Sezgin konferansı
Ramazan Bakkal, 2019 Fuat Sezgin yılı vesilesiyle Türkiye çapında seri konferanslar vermeye devam ediyor. Bu sezonun ilk konferansı, Sakıp Sabancı Anadolu Lisesinde gerçekleşti.
2019 Fuat Sezgin yılı çerçevesinde Bilim-Teknoloji Grubu Başkanı Ramazan Bakkal’ın verdiği konferans, Sakıp Sabancı Anadolu Lisesi‘nin okulun öğretmen ve öğrencileri tarafından büyük bir ilgi ve dikkatle izlendi. Ramazan Bakkal, 23 Ekim’de gerçekleşen konferansa, Fuat Sezgin’in ne kadar zor şartlarda tahsil yaptığını anlatarak başladı. Daha sonra ise Fuat Sezgin’in Ritter ile tanışma hikayesini aktardı.
Almanya’dan kaçıp Türkiye’ye gelen ünlü bilim tarihçisi Prof. Ritter’in yanında doktora yapan Fuat Sezgin, aslında böylece bilim tarihine adım atmış oldu. Onun ilmi çalışmalarına yön veren Ritter, bir gün ‘’Günde kaç saat çalışıyorsun Fuat?’’ diye sorar. ‘’13-14 saat çalışıyorum’’ diye cevap verir. “Bu tempoyla bilgin olamazsın. Eğer bilgin olmak istiyorsan bunu 3-4 saat arttırmalısın.” der. Ve günde 17 saat çalışmaya başlar. 70 yaşına kadar bu tempo devam eder.
1960 ihtilalinde üniversitelerden atılan 147 öğretim üyesi arasında Fuat Sezgin de vardı. “Ancak Fuat Sezgin artık dünya çapında tanınmış bir isimdi” dedi Ramazan Bakkal ve şöyle devam etti: “Sezgin, işsiz kaldığını tanıdığı bir Alman arkadaşına yazar. Onun bilgi birikimini, çalışkanlığını ve başarılarını bildiği için onu Almanya’ya davet eder.
1961 yılında Frankfurt’ta Goethe üniversitesine öğretim üyesi olur. Sonra Malburg üniversitesinde de dersler verir.
Ve 1967 yılında Frankfurt’ta kitabın birinci cildi Almanca olarak basılır. Adı Arap Edebiyatı Kültür Tarihi’dir.
Ağırlıklı olarak İslâm Bilimler Tarihi’nin değişik dallarında Müslüman alimlerin eserlerini bibliyografya olarak çok geniş biçimde kaynak eser değerinde ortaya koymuştur. 2007’de yani kırk yıl sonra 13. Cilt basılır.
Arapça çevirisine mütercimler “Brockelman’ın eserinden çok daha üstün” diye not düşerler.
Prof. Fuat Sezgin, çalışmalarıyla Alman bilim çevrelerinde öyle bir itibara sahip olur ki adeta el üstünde tutulur. Dersleri dışında İslam Bilimleri tarihine dair konferanslar- seminerler verir.
Bu arada kendisine Kral Faysal ödülü verilmiştir. Ödül töreninde Alman devlet adamları ile tanışır, fikrini anlatır. İslam Bilimleri Enstitü kurulursa bilimler tarihine daha iyi hizmet edilecektir. Bunun için ödülden aldığı parayla bir vakıf kurmak istediğini söyler. Her türlü devlet imkânı verileceği sözünü alır ve Frankfurt Üniversitesine bağlı Arap-İslâm bilimleri tarihi enstitüsünü kurar.
İslam Bilimler Tarihinin Dünya Bilimler Tarihindeki yerini gerçeğe ne yakın şekilde ortaya çıkarmak amacıyla enstitüyü kurmuştur. Bir proje daha hazırlar; Müslümanların icat etmiş oldukları aletleri yaparak insanlara tanıtmak, bilinmeyen aletleri gün yüzüne çıkarmak ve bunları müzelerde sergilemek.
Bu fikri ilk defa 1900 yılında Alman fizik bilgini Wiedmann ortaya atmıştır. Wiedmann 28 yıl uğraşır, ancak beş aletin modelini yapabilir.
Fuat Sezgin yaptığı aletleri sergilemeye başlar. Zamanla burası İslam Bilim Tarihi Müzesi haline gelir.
Toplamda 800 alet yapmıştır. Anlayanlar çok büyük hayranlıkla eserleri inceler. Dünyadan talepler gelmeye başlar. Farklı ülkelerden müze kurma önerileri gelir Fuat hocaya. Bu arada Türkiye’den, Kültür Bakanlığı ve Türkiye Bilimler Akademisi ve TÜBİTAK’tan da teklifler gelir.
Hoca bir yandan aletleri hayata
geçirirken bir yandan da 13 Ciltlik İslam Bilimler Tarihini yazmaktadır. Bu
eserle bütün dünyanın dikkatini üzerine çeker. Mesela Berlin Üniversitesinden
65 yaşındaki bir Profesör asistanı ile birlikte Fuat Sezgini ziyarete gider ve
der ki: Sizin beş ciltlik kataloğunuzu inceledim. Optikle ilgili kısmı
okuduktan sonra “İslam’da optik” konulu bir kongre düzenlemeye karar verdim… Aynı
kişi, hocanın Frankfurt’ta kurduğu İslam Bilim teknoloji Tarihi Müzesini
gezdikten sonra o kadar heyecanlanmış, o kadar hayrete düşmüş ki, Fuat hocayı
tebrik etmiş ve şunları söylemişti:
“Siz
bilimler tarihine yeni bir bakış açısı kazandırıyorsunuz. Bilimlerin insanlığın
müşterek malı olduğu fikrini getiriyorsunuz. Bunu kitabınızda, kataloğunuzda
baştan sona kadar tekrarlıyorsunuz. Bu bana çok tesir etti.”
Fuat hoca, kendisine gelen daha cazip tekliflere rağmen, Türkiye’den gelen talepleri dikkate alır ve “vatanıma bir müze kazandırayım. Halkımız zamanında neleri başardığımızı görsün, Avrupa karşısında eziklik duymasın” diye düşünür. Böylece “İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi” nin yapımına başlanır ve 25 Mayıs 2008’de İstanbul’da, Gülhane parkındaki yerinde hizmete girer.
Ramazan Bakkal, konferansını şu veciz sözlerle noktaladı: “Her fani gibi o da yolun sonuna geldi. Ama büyük başarılara imza atarak,. derin izler bırakarak…”