İnsan ve Kainat

Dünyaya bilimin penceresinden bakın

Hiç bir düşünce, Felsefe Laboratuarından geçmeden, matematize olmadan,  bilim haline gelemez! Okudukça ve öğrendikçe, okumaya ve öğrenmeye susuzluk ve açlık daha da artar! Merak olmazsa, ne felsefe olur, ne ilim, ne de bilim…

İSMAİL-HAKKI-AYDIN-300x300 AFORİZMALAR
Prof. Dr. İsmail Hakkı Aydın

Aforizma, özdeyiş, vecize, özlü söz, aforizm,  düşünceleri kısa ve öz bir biçimde anlatan sözlerdir. Kimi zaman maksim, motto, kelam-ı kibar, mücevher söz ve ülger olarak da anılırlar.

Özdeyişler söyleyenleri genellikle bellidir. Anonim nitelik kazanmış sözler de vardır. Bir cümlenin özdeyiş sayılması için anlamı yoğun ve fikrin özünü ifade eder nitelikte olması gerekir. Sözün dikkate değer konuları öne çıkarması ve farklı bakış açısı yansıtması önemli bir özelliktir.

Bir başka ifade ile aforizma, benim de yazmaktan büyük haz duyduğum rubâî formundaki manzum düşüncenin, düz yazı olarak ifadesidir:

Şimdi sizleri muhayyileniz ışığında, bu makalede, gerek kendimce kullanılan ve gerekse de, öğrencilerim, okuyucularım, dostlarım ve arkadaşlarım tarafından yazılarımdan ve sözlerimden seçilen bazı bilimsel aforizmalarım ile baş başa bırakmak istiyorum.

Bilgi işleyen her şey, zamanla otopoezis sonucu, paradigma, zekâ ve bilgi üretir! Bütün bunlar, bilimde yeni buluşlarla yeni kapılar açar. Toplumda da, sosyolojik, ekonomik, kültürel, hukûkî ve ahlâkî değerleri belirler!

Kâinâtın merkezi; “Evrenin Enformatik Matematiksel Bütünlüğü”dür!

Yaratıcı ve üretken olmayan beyin, hayatın sırtında yüktür!

Bir beyin, Kâinattaki tüm bilgileri içine alabilecek kapasitededir!

Beyindeki nöronların bağlantılarına müdahale ederek, canlıları istenilen şekilde yönlendirmek mümkündür!

Beynimizin “Bilgi Üretebilme Katsayısı”, Kâinattaki  mevcut olan bütün atomların sayısından kat kat daha fazladır!

Bir Toplumun Sosyolojik, Ekonomik, Hukûkî ve Ahlâkî değerlerini, o toplumun  “Matematiksel Kollektif Enformasyon”u belirler!

Herkesin estetik anlayışı farklı olabilir. Ancak Bilim İnsanına, “Matematiksel Estetik” yakışır!

Felsefe, Bilimin Efendisi, Perspektif Meşâlesi, Paradigma ise, Kölesidir!

Hekimlik bir hayır kurumu değil, bir meslek kuruluşudur

Başkalarını mutlu edelim derken, kendimizi mutsuz etmemeliyiz.

Sadeliğin verdiği estetik güzelliği hiç bir aksesuar veremez.

Mutluluk, ancak bir çiğ tanesinin titreşen bir yaprak üzerinde kalabileceği süredir.

Alçak gönüllülük, kimi zaman riyanın kaypak bir görünümüdür.

Fizik bir ibadet şeklidir.

Modern ilim, dünyaya İslam medeniyetinin bir armağanıdır.

İslam tarihinde Galileo olayına benzer bir olay rastlanmamıştır.

Kur’an’da 750 ayet (ayetlerin 1/8’i) inananları tabiatı incelemeye, akıllarını kullanmaya, bilgi elde etmeye, ilmi düşünceyi hayatın bir parçası yapmaya teşvik etmektedir.

İslam aleminin geri kalmasına, Moğol istilasının ilmi olan her şeyi yerle bir  etmesinin  yanında, Müslümanların yeniliklere karşı cesaretlerinin kırılmasına yol açan taklitçilik sebep olmuştur.

Entellektüel ölüm, bilimin ölümüdür.

İlmi rönesansta kestirme yol yoktur. Bu kestirme yollar, çöküşe ve   kokuşmaya gider.

İlim, insanlığın ortak mirasıdır.

Fizik, mükemmel bir refah sağlama ilmidir.

Kuzey-Güney arasındaki uçurum, aslında bir bilim uçurumudur.

İlimle desteklenemeyen teknoloji, batmaya ve yıkılmaya mahkumdur.

Bir ülkenin kalkınmasında “Bilim Kurulu”nun önemi çok büyüktür. Bu kurul olmadan ilerleme olmaz. Devlet Planlama Teşkilatında, son sözü bilim kurulu  söylemelidir. Bu kurullar kalkınmaya yönelik olmalıdırlar.

Ciddi ilim politikası;

-Uzun vadeli kararlılık

-Yeterli himaye

-İlmi muhtariyet

-Uluslararası serbest ve kolay temas şartları ile yürütülebilir.

İnsanlar hayatta kaldıkları müddetçe, İlim adamları ise; Dünya yaşadıkça yaşarlar.

Çekirdek olabilmek esastır. Zira, bir çekirdek olabilirsen, gelişmeni büyümeni, dal budak vermeni ve serpilip yayılmanı kolay kolay kimse engelleyemez.

Kimini bir “Lailahe  İllellah” kurtarır, kimini de ömür boyu yatıp kalkmak kurtaramaz.

Düşünen bir beyin, her zaman, daima ibadet eden,  ancak, neden ibadet ettiğinin bilincinde olmayandan   çok daha mukaddestir.

Bin fatiha, milyarlarca mevlid yerine, bir tek haksızlığa mani olmak faziletini gösterebilirsek, ruhumuzdaki  hicran ve ezikliği bir nebze dindirebiliriz.

Bazı insanların ölümleri dirilere hayat teşkil eder. Dirilere hayat veremeyecek ölüm, şerefli bir ölüm olarak addedilemez.

Yenilen her herze, işlenen her neyse… İlân edilmesi mi gerekiyor!

Beyin, yaratıcıdır. Yaratıcı olmayan beyin, tekrara düşer. Tekrara düşen beyin, üretemez, yaşlanır, küflenir, tükenir!

Bilim İnsanı, zamanın ihtiyaçlarına çözüm bulmanın yanında, asırlar sonrasının problemlerine de çare ve ışık olmakla yükümlüdür!

Vücudumuzda 80-100 trilyon hücre var! Her bir hücrede, 3 milyarı anneden 3 milyarı babadan olmak üzere, 6 milyar bazdan oluşan DNA var. Baz DNA’nın yapı taşıdır. Her hücredeki DNA yı bir ipe dizersek iki metre olur. Bu ip altı mikron kalınlığındadır. Vücudumuzdaki bu 80-100 trilyon hücredeki DNA ları yanyana dizersek uzunluğu, Dünya-Güneş arasındaki mesafenin 100 katına ulaşır.

Fatır Süresinin 13. Ayetini tefsir ettiklerini zannedenlere ithaf olunur!

Âcilen, “1933 Üniversite Reformu”na benzer bir reforma ihtiyaç vardır. “Mebzül Sahte Kreş”ler ilgâ edilip, “Sahte Hoca”lar, mecbûrî istirâhate sevk edilmeli ve “Üniversite” gibi  15-20 “Üniversite” kurulmalı, ve “Hoca” gibi “Hoca”lar istihdâm edilmelidir!

Hoca sıkıntısı çekilse de, bütün eğitim kurumlarında, “İnsanlık Dersi” okutulmalı ve herkesin rûhu yıkanmalıdır!

Katliamlara duyarsız bir Güruh!

Müslüman ve hatta İnsan olduğunu zanneden güruh, “İSLAM ALEMİ” olmaktan çıkmış, Dünyaya Alem(!) olmuş!

Genellikle ekranlar, cahil ve zavallılarca çocuksu ve gülünç programlarla işgal ediliyor!

“Varlık”, “Yokluk”da gizlidir. Sözüm Cerrahlara!

Vücud ile uyum sağlamış ve semptom vermeyen patolojileri ameliyat etmeyiniz!

Hadi geçmiş olsun! Hafızamı resetledim.

“MÜSLÜMAN” olduklarını iddia edenlerin “MÜTEVEKKİL”,

“GAVUR”(!) diye itham edilenlerin “MÜTEFEKKİR” olduğu bir Dünyada,  İslam Âleminin ayağa kalkması mümkün değildir!

Allah, Kuralları Koyar! Oyuna Müdâhale Etmez!

Fransızlar, Kur’an’dan bazı ayetlerin çıkartılmasını istemiş!

Müslümanlar hayatlarından Kur’an’ı tamamen çıkartmışlar! Haberleri yok…

Ağrı, organ demokrasisinin bozulması ve ihtilâlin istihbari ayak sesleridir. Kaynağından hemen bastırılmalıdır!

Beyin unutur, kâğıt unutmaz! Kağıdın hafızası, beynin hafızasından daha güçlüdür! Yakın bir gelecekte, Kâinattaki bütün beyinler, beynimizdeki nöronların bütünsellik bağlantıları gibi, diğer beyinlerle iletişim içerisinde bilgi ve tecrübe alışverişinde bulunacaklar, ve “Kâinat Beyni” ortaya çıkacaktır!

Akademisyenlerin sırtından reklam yapılarak, toplumun sömürüldüğü kapitalist bir çağda yaşıyoruz!

Sırf doğmuş ve doğurmuş olmak için değil, Âleme ve Hayata bir ışık yakmak için doğmak ve doğurmak gerek!

Yokluğunuzda size ihtiyaç hissedilmiyorsa, varlığınız bu Âleme yüktür!

Her şey Beyinde… Kalp Beyne Mahkum!

“UYGUNSUZ ESNEME SENDROMU” diye bir Sendrom(!) duyunca, cehaletimden ve ünvanımdan utandım!

Tıp çok ilerledi, yetişemiyoruz! San’atla ilgilenmeyen, Felsefe ve Matematik bilmeyen, bilim insanı olamaz!

HAYATIN TEMEL AMACI, ÖĞRENİLENLERİ AKTARMAKTIR!

Bilimsel îcadlar ve keşifler, şüphe, merak, hayal, ısrar ve inatla ter dökmekle ile mümkündür!

Demek neymiş Efendim! Adalet ve Liyâkat çok önemliymiş! Keşke, vaktinde farkına varabilseymişiz!

Sanat; hayatı yaşanılabilir kılan ve insanileştiren, âdemi Adam ve İnsan-ı Kâmil yapabilen bir haslettir.

Mütebasbıs, mürtekip, muhteris ve hasud zavallılar ise, her zaman…

Mütevekkil kisveli Müteekkiller, her yerde…

Hiç bir düşünce, Felsefe Laboratuarından geçmeden, matematize olmadan,  bilim haline gelemez!

Okudukça ve öğrendikçe, okumaya ve öğrenmeye susuzluk ve açlık, daha da artar! Merak olmazsa, ne felsefe olur, ne ilim, ne de bilim…

Başardığında, düşmanına da teşekkür gerek!

Ölümsüz olmanın tek yolu, hayata katkı sağlayan bir şeyler yapabilmek ve yazabilmektir!

Adım atmak, başarmanın ilk merhalesidir!

Değiş ki, değiştirebilesin! Öğretemiyorsan, öğrenememişsin! Öğretmiyorsan, öğrenmemişsin!

Beynimizdeki her bir hücrede, geçmiş ve gelecek saklıdır!

Hayatta hayal edemiyorsan, hayatın sırtında yüksün!

Felsefe Tefekkür, Fizik Teabbüd, Biyoloji, Teheccüd, Matematik Tezekkür, Kimya  ise Teakkuldür!

Gücümü düşmandan alırım!

BEYİN; uzaydan daha geniş ve daha kapasiteli bir EVREN!

Beyinle geçen bir değil, bin ömür bile, beyni anlamaya kafi değil! Beyin, dipsiz kuyu…

Riyakâr iftarların dalkavuk misafirleri!

Bu insanlara, İslam’ın “Ahiret Dini”olmaktan ziyade, bu “Dünya’nın Dini” ve Allah’ın emrinin “İslam Devleti” değil, “İnsan Devleti”  olduğunu söyleyecek bir ilâhiyatçı yok mu!

Ne kadar çok arkadaşın var, o kadar çok derdin var!

Dost kazanmaya bak!

Onbinlerce beyne dokundum! Her biri, hücrelerine kadar farklı, bir diğerine yabancı… Gel de çık işin içinden!

Beyin mi dedin… Yazılanlar da yalan! Yazdıklarım da…

Hakk için halka hizmet değil, halk için Hakk’a hizmet gerek!

Su uyur, düşman uyur, nöron uyumaz!

Allah kulunu cezalandırmak için fırsat kollamaz.

Aksine, affetmek için bahane arar!

İçimizdeki İsrail, İsrail’den daha büyük!

“MÜSLÜMAN” olduklarını iddia edenlerin “MÜTEVEKKİL”, “GAVUR”(!) diye itham edilenlerin “MÜTEFEKKİR” olduğu bir Dünyada, İslam Âleminin ayağa kalkması mümkün değildir!

Fiili Dua olmadan, Kavli Dua neye yarar!

Müslüman olduklarını iddia eden 1.8 Milyar insan, duâ ediyor…

Sonuç yok! Çünkü; İhlâs yok, Çalışmak yok, İcraat yok, Gayret yok. Horlamaya devam…

Allah Âdildir, Âdil…

Tedbirsiz Tevekkülden, İcraatsız Duâdan ve Suflî İnzivâdan Allah’a Sığınırım. Allah… Allah!!!

Bu ekranlarda ne kadar da çok İslâm Câhili, Müteşeyyih, Soytarı Hoca(!) var! Yazık. Çok Yazık…

İslam’a ve İnsan zekâsına bunca saygısızlık…

Aklı olmayana mes’ûliyet yoktur!

Menkıbelerle ninniler…

RAMAZANA GELDİ!

Ekran soytarılarına gün doğdu!

Ömür boyu çal, çırp, yalan, dolan, haram, rüşvet, riya, kibir, sahtekarlık, batakçılık, hak yemek, her türlü dalavera…

Sonra, Ramazan geldi, oruç, teravih, mukabele, üç kuruş iâne, kendileri gibi rüşvetçi, kaçakçı, uyuşturucu tacirleri ve hırsızların ağırlandığı ve muhtaçların yaklaştırılmadığı İftar (!) Sofraları… Geğir, geğirebildiğin kadar… Sonra da Bayram… Pîr’u Pak… Ooooh, na âlâ. Yok yaaaa! Allah kanar mı bunlara?

Allah, Kuralları Koyar! Oyuna Müdâhale Etmez! Kredisini tüketenin sifonu çekilir!

Meczub; Adam, aklı terkedince meczub olur. Deli; Akıl, Adamı terk ederse deli olur.

Konuşursan gafile, cahile,

Sözlerin, gayretlerin nafiledir, nafile…

Fransızlar, Kur’an’dan bazı ayetlerin çıkartılmasını istemiş!

Müslümanlar hayatlarından Kur’an’ı tamamen çıkartmışlar! Haberleri yok…

Ya yanarak var olmak, ya da yanmayıp yok olmak…

Beyne fikir ekmek… Beyninize saçma ve tehlikeli düşünce tohumlarını ekmeyiniz! Kağıdın hafızası, beynin hafızasından daha güçlüdür! Beyin unutur, kâğıt unutmaz!

Yakın bir gelecekte,  Kâinattaki bütün beyinler, beynimizdeki nöronların bütünsellik bağlantıları gibi,  diğer beyinlerle iletişim içerisinde bilgi ve tecrübe alışverişinde bulunacaklar, ve “Kâinat Beyni” ortaya çıkacaktır!

Akademisyenlerin sırtından reklam yapılarak, toplumun sömürüldüğü kapitalist bir çağda yaşıyoruz!

Sırf doğmuş ve doğurmuş olmak için değil, Âleme ve Hayata bir ışık yakmak için doğmak ve doğurmak gerek!

Yokluğunuzda size ihtiyaç hissedilmiyorsa, varlığınız bu Âleme yüktür!

Her şey Beyinde… Kalp Beyne Mahkum!

“Hiç Bir ”Aşk” Bittiği Gün Bitmez Aslında!

Giden İçin Çok Olmuştur Biteli…

Kalan İçin Belli Değildir, Ne Zaman Biteceği…!!!”

YALAN SÖYLEMEK İÇİN;

“Birine yalan söyleyecekseniz, önce ondan daha zeki olduğunuzdan emin olmalısınız!”

Ey Yâr!

Ben, İlim Adamı Kimliğimle, aşk ummanına dolu dizgin yelken açmaktan ve pervane gibi aşkınla yanıp kül olmaktan korktuğum için, bu işin kolayını rubâîler yazmakta bulup, bülbül gibi gevezeliği seçmişim meğer!

Nice cahiller vardır, edeb ve haya âbidesi… Nice âlimler(!) vardır, câhil ve insan müsveddesi!

Modern Tıp, kutsal(!) metinleri ile hayatımızın her safhasına burnunu sokuyor, insanları yönlendiriyor, kurallar koyuyor, etkiliyor, hasta sınıfına sokuyor, tedavi bahanesi ile sömürüyor!

Türkler ayağa kalkmadığı müddetçe, İslam Dünyası ayağa kalkamaz!

San’atla ilgilenmeyen, Felsefe ve Matematik  bilmeyen, bilim insanı olamaz!

HAYAL…

Hayal edebiliyorsak, başarabiliriz. Hayal edebildiğimiz müddetçe, beynimizin gücü sonsuzdur. Hayal, beynin kabiliyetini gösterir.

Hayal gücü sonsuz olanın, beyin gücü de sonsuzdur. Beynimizin gücü, hayallerimizle sınırlıdır.

Dün, İbni Sîna telefon etti. Bana, “Hala hastalık uydurmaya devam mı ediyorsunuz?” dedi. Utandım, cevap veremedim.

Ey Yar! Sana zafer için değil, mağlubiyet için geldim!

Öyle bir Sevda ki bu… Ne terk etmeye mecâlim, ne savaşmaya tâkâtim var!

Evet, İşkence… Amma velâkin, Seni sevmek ve özlemek Dünya’nın en güzel işkencesi…

Hamlara, tam cevap olmaz!

“Aklı kısa olan kişiye uzun cevap verilmez.” Konfüçyüs

Ya Rabb! Aramızdaki akıllıları al, keyfimiz bozulmasın!

“Kim vurursa eşeği sırtına altın semer,

Fırsatını bulunca eşek ilk önce onu teper…”

Kâinat, matematik kâideleri çerçevesinde yaratılmıştır.

Ölçülemeyen hiç bir şey bilimin konusu olamaz.

Her şey ölçülebilirdir. Akıl, Zekâ, Zihin ve Şuur bile…

Sen Keyfine Bak!

“Emeline karşı ecelin gülüyor, tedbîrine karşı takdîrin gülüyor”.

Ben konuşmaktan değil, dinlemekten yorulurum.

Ne söyleyeceksen söyle. Yoruldum seni dinlemekten.

Dünyanın en ahlâksız, en kirli ve en hâin sektörü, Silâh ve bazı İlâç Sanayileridir.

Bugün, Modern(!) Tıbbın Hastalıkları Önleme Gibi Bir  Gayesi, Derdi ve Kaygısı Yoktur!

Dua!

1.Mürüvvet, meserret, meveddet, muhabbet, müebbed uhuvvet, Sihhat ve dua ile.

2.Sihhat’ü senevât, tûl’ül ömr’ü saadât, hayr’u berekât, efâl’ü muvaffâkiyyât, ahbâr’ü mübeşşirât, nâsır-ı beşeriyyât, râhat’ül muganniyât, âsan’ül müşkilât, hâmî’ül hamiyyat, âhiruhâ şehâdat, ve bi hüsn’i niyât…

Hayır, Hayır…

O Nidâ idi, Nihân idi, Nihâl idi, Nigâh idi, Nâgehân idi, Nevâ idi, Nâz idi, Niyâz idi… Velhasıl Sûret ve Mânâ idi O.

Evet… Kalbe dönen ve döndüren müstakim bir yol idi O. Aşk ve gözyaşı ile çekilen bir “ÂH”la, Nûr’a döndü.

Vesselâm…

Kurân-ı Kerim’in  özeti, “EDEB ve ADAB”tır

Ne kadar bilim, o kadar insanlık!

Kâinatın  Âhenk ve Huzuru, Matematiğin Estetik  Armonisi ile mümkün ve kâim olur!

Hayat, İnsan İçin Değil, İnsan, Hayat İçindir!

HAYATIN TEMEL AMACI, ÖĞRENİLENLERİ AKTARMAKTIR!

YEGÂNE HAKÎKÎ ÖLÇÜ BİRİMİ, ZAMANDIR!

ZAMAN OLMADAN, VAR OLAMAYIZ!

BEYİN, GEÇMİŞ-GELECEK HER ŞEYİ KAYDEDER.

ŞAYET, ÇEKİRDEKÇİĞİ AÇIP  İÇİNE GİREBİLİRSEK, HER ŞEYİ YENİ BAŞTAN YAŞAYABİLİR VE ZAMAN İÇİNDE SEYEHAT MÜMKÜN OLABİLİR!

Bilimsel îcadlar ve keşifler, şüphe, merak, hayal, ısrar ve inatla ter dökmek ile mümkündür!

“İŞÇİSİN SEN, İŞÇİ KAL!” Bütün hesap bu…

Çok güçlü bir hâfızâ, bazen çok büyük bir cezâ!

Bütün gayemiz, yüzlerine tükürmeye bile değmeyenlerin kirlettiği bu Dünya’da, namuslu ve erdemli bir insan olarak kalabilmektir!

Hekimin ve Cerrahın esas gayesi, sadece en modern tedaviyi uygulamak veya en iyi ameliyatı yapmak değil, hastanın yaşam kalitesini yükseltmektir.

Doğuştan var olan genetik kodlardaki sanat şifreleri mi hekimleri musikîye, sanata yönlendiriyor, yoksa hayatı ve sağlığı armoni, estetik ve balans olarak gören tababet mi doktorları musikî ve sanata yönlendiriyor? Bu bir muamma… Nitekim, hangisi hangisini tetiklemiş, bilmiyoruz.

Sanat; hayatı yaşanılabilir kılan ve insanileştiren, âdemi Adam ve İnsan-ı Kâmil yapabilen bir haslettir.

En büyük problem, Yoksulluk değil, YOLSUZLUKTUR!

Stres;

Kitap okuyan kalmamış bu Âlemde!

Kelime hazineleri bomboş!

Derdimi, Efkârımı, Elemimi, Tasamı, Melâlimi, Ye’simi, Hüznümü, Kahrımı, Gamımı, Kederimi, Izdırâbımı, İntizârımı, İnzimâmımı, Gussamı, Kasvetimi, İnkisârımı, Ağrımı, Acımı, Sancımı, Yürek Yangınımı ve Âsâb Bozukluğumu, her ne varsa, Stres şemsiyesi altına toparlayarak beni strese sokanlara lânet okuyup, Terk-i Diyâr etmek istiyorum!

Müteekkil ile Mütevekkil karıştırılmamalıdır!

BİLİM İNSANLARI DA AŞIK OLUR!

ZİRA AŞK, MUHAYYİLEYİ VE ÜRETKENLİĞİ ARTTIRIR.

BÜTÜN YETKİLİLERİ UYARIYORUM!

BİLİMSEL ÇALIŞMALARIMIZ NE DURUMDA?

Konvansiyonel savaş bir yana, en korkunç olanı, Laboratuarlarda üretilen insansı varlıklar ve görünmez hologram askerlerle savaş kapıda!

Bu Fânî Âlemde hiç bir kimse, hiç kimsesiz, hiç bir pâye, hiç bir mevki ve hiç bir güç sâhibi olamaz!

İçimizdeki besleme güç, en güçlüden daha güçlü ve çok daha bize yakın!

Lafla değil, icraatla tam inanmış olunur!

Biz, şirk batağında sakallarımızı sıvazlayarak ahlaksızlıkları ile şöhret bulmuşları, sahtekârları, hırsızları parlatmakla, beleşçi akademisyenle, uyduruk mekteplerle ve her türlü dalavere ile koltuk dağıtmakla meşgul olalım, elin oğlu, Teknoloji, DNA, Embriyo, Aşı, İlaç, Klonlama, Yapay Zekâ, Görünmez Robot Varlıklar ve Yapay İnsan(!) üretsin. Ondan sonra da onlar GAVUR, biz MÜSLÜMAN!

Hadi ordan…

ALLAH, ÂDİLDİR. ÂDİL…

O kadar yalnızım ki bu Âlemde, sığındığım yalnızlığım bile yapayalnız!

(I am so alone in this universe that even my loneliness in which I find peace is all alone!)

Hangi meslek var ki, hem bu kadar sevilsin, hem de bu kadar nefret ve düşmanlık edilsin!

Tedbir Takdire mahkum, Ecel Emele hüküm!

…En hâin, en nankör ve en nâmertleri, en çok elinden tuttuklarım ve en çok beslediklerimdir!

Zamanımızın hakîkati, işte bu!

“Körler ile sağırlar, birbirini ağırlar”

Dişine göre lokma, Keyfine göre fetva, İşine göre sevda…

SAHTE…

Hesap sahte! Ünvan sahte! Makam sahte! Adam sahte! Kardeş sahte!  Dost sahte! Sevgili sahte!  İnsan sahte!  Hayat sahte! Dünya sahte!

SAHTE…

Hokkabazlıkla psödo-pro-kro-murofesör olanların, “Hoca”lık taslarken de  yüzleri hiç kızarmıyor!

Ortaçağ Kilisesinin misyonunu, günümüzde  Kur’an Câhili İslâm Ulemâ(!)sı üstlenmiş!

İnsanlığın sonunu getirebilecek bilimsel araştırmalar son sürat…

İslam Âlimleri(!) gaflet uykusunda, kîl’u kâl’e devam ededursun!

Bu tür çalışmaların yasaklanması ve insanlığın kurtuluşu için, Papa’nın fetvasına ümit bağlar olduk!

İnsanlığı Papa’nın fetvasına muhtaç eden, Kur’an Câhili İslâm Âlimleri(!)dir!

Beyin; Ahlak, Erdem, Haysiyet, Onur,  Karakter ve Şahsiyeti  belirleyen bir Donanım,

Zeka; işletim sistemi, işlemci, Akıl ise; Yazılımdır!

YÖK Profesörleri takibe almış! (Basından).

Kafa aynı kafa…

Devlet Memuru düşüncesini bir kenara bırakın!

Profesörlerin ilmi faaliyetlerini,  en az dört-beş yılda bir, liyakat ve erdem sahibi, “adam gibi bilim adamları”nın oluşturduğu bir BİLİM KURULU incelemeli, ilmi potansiyel ve faaliyeti olmayanları emekliye sevk etmelidirler.

Ama bu BİLİM KURULU, sahtekar, dalkavuk, partizan, militan, soytarı, hırsız, yalancı, intihalci, geri kafalı, kara cahil ve uyduruk profesörlerden oluşmamalı!

Haaaaaa bak bir de, muro-krofesörlere değil, PROFESÖRLERE  adam gibi maaş ödenmeli,  deve  kervanının önünde eşşek yürütülmemeli…

Haram yiyenlerin, Hırsızların ve Makamlarına liyakat yerine torpille atananların  yüzleri kızarsaydı, kaç namuslu kişi sokağa çıkabilirdi!

Keşke sosyal medyada, şu ahkam kesenler, bir de CV lerini de koysalar da, hangi fakültelerden eğitim aldıklarını, kimlerin rahle-i tedrisinden geçtiklerini, hangi kitapları okuduklarını, kaç lisan bildiklerini, kaç buluşu, kaç patenti olduklarını, ne kadar  neşriyat yaptıklarını ve kaç kitap yazdıklarını biz de bilsek…!!!

…VE KENDİLERİNİ CİDDİYE ALARAK, SÖZLERİNE İNANSAK!

YETKİLİLERE UYARI!

Diyanet İşleri Başkanı, Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi  ve Müftü atanacak kişilerde, mutlaka Felsefe, Fizik, Kimya, Matematik, Biyoloji ve Genetik bilmesi şartı da aranmalıdır.

Aksi takdirde, İslâmı bihakkın temsil etmek mümkün olmamakla birlikte, bu zelil durumdan ve hurafelerden burnumuzu kurtaramayacağız!

Kur’an, Hadis, Fen Bilimleri ve Felsefe bilmeyenlerin Diyanet İşleri Başkanı olduğu yerde, Fizik, Kimya, Matematik, Biyoloji ve Genetikten bîhaber zevâtın, Bilim ve Teknoloji Üniversitelerine Rektör Atanması normal!

Bunlar, Canavarlaşmış PostModern Fravunların, doymak bilmeyen, satılmış, zavallı, hain uşakları…

Biz, Matematik, Fizik, Kimya, Genetik, Biyoloji  ve Felsefe Bilmeyenleri Üniversitelere Rektör, Bilim ve Teknoloji Kurumlarına İdareci, Tıp Fakültesinin yanından geçemeyenleri Sağlık Danışmanı olarak atayaduralım! Ekranlarda, bilimsellik adına, seviyesiz dalaşmalara devam edelim…

Şu GAVURLARA bak!

Bazı hastalıkları kökünden çözmek için, hastalığa sebeb olan embriyodaki defektif genleri, tamir ediyorlar…!!!

TAMAM.  BOYKOTA EYVALLAH DA…

DİNDEKİ İSRAİLİYYATI NE ZAMAN TERK EDECEĞİZ!

FARZ OLDUĞU HALDE, YAPMADIĞIMIZ İCAD VE KEŞİFLERİ BAŞARAN BUNCA YAHUDİ(!) ALİMLERE NE DİYECEĞİZ!

TAM İNANMIŞ OLSAYDIK, ALEM REFAH İÇİNDE OLURDU.

KORKARIM Kİ ALLAH, DÜNYADAKİ TÜM MASUM VE MAZLUMLARIN GÜNAHINI BİZDEN SORACAK!

Yapay Zekâ, Yapay Sinir Ağları, Yapay İnsan, Yapay Deprem, Yapay Fırtına, Yapay…

Gaflet Uykusuna Devam!

This Regional Thunder Shower, may be an Artificial HailStorm! Be Carefull…

Profesör ve Hoca oldukları varsıyılan bazı kişiler de, nelerle meşgul…

Yazıklar olsun!

Tedbirsiz tevekkülden, icraatsız duadan, suflî inzivadan Allah’a sığınırım!

Şer güçlerin karşısında, İnsanlığın refâhı  için, Yapay Zekâ, Yapay Sinir Ağları, Konnektom ve Beyin Projelerinden bahisle, gayret gösterip kafa patlatmak ve Allah’ın rızasını da kazanmak varken, kîl’u kâl ve hurâfelerle zamanı israf niye…

Devlet’de, Tarikat ve Mezhep taassubu olmamalı!

Her türlü Mezhep ve Tarikat Menzilinden uzak durmalı!

BİR FIKRANIN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

Oruç tutmadığı halde,  sahurları hiç kaçırmayan Bektaşîye, bunun hikmeti sorulduğunda, “Farzı yerine getiremiyoruz.  Sünneti de terk edip, hepten Gavur mu olalım!” diye cevap vermiş!

FETÖ ile, PKK ile, Yolsuzlukla, Sahtekârlıkla, Dolandırıcılıkla, Hırsızlıkla ve Namussuzlukla Mücadelemizi düşünüyorum da…

BENİM TARÎKATIM!

Benim Tarîkatımı merak ediyordunuz ya…

Evet… Ben bir Tarîkat Müntesibiyim!

Tek bir Tarîkata Aşkla Mensûbiyetim, Mecbûriyetim ve Mahkûmiyetim vardır.

O da, hem Mürîdi hem de Mürşîdi olduğum, “Çile”si ömür boyu süren, İlim, Bilim ve Nöroşirürji Tarîkatıdır.

Çal, çırp, yalan, dolan, haram, rüşvet, riya, kibir, sahtekarlık, batakçılık, hak yemek, her türlü dalavera…

Sonra, Ramazan geldi, oruç, teravih, mukabele, üç kuruş iâne, kendileri gibi rüşvetçi, kaçakçı, uyuşturucu tacirleri ve hırsızların ağırlandığı İftar (!) Sofraları… Geğir, geğirebildiğin kadar…

Sonra da Bayram…

Pîr’u Pak… Ooooh, na âlâ.

Yok yaaaa!

Allah kanar mı bunlara?

Francisco Goya, “Aklın uyuması, canavarlar yaratır!” demiş.

Hazretin(!) Müteşeyyihlerden haberi yok, zâhir!

El-etek öpmekten kurtulmanın tek yolu, “Tam İnanmak”tır.

O zaman, kula kul olmaktan kurtulursun!

Boş ver, “Mütekebbir” desinler.

Teferruatla uğraşmaktan, iman etmeye vakit bulamıyoruz!

Bazı program ve organizasyonlara bakıyorum da, söylemeden kendimi alamıyorum.

“Şirk”inize, bari  şu “Mûsıkî”mizi âlet etmeyin!

Oruç, tokların açlarla, “Zühd ve Takva”nın îmanla imtihanıdır!

Bu insanlar, îman  etmeden neden “Oruç” tutarlar, aç kalırlar, şaşarım!

Sadece, o kızlar-kadınlar mı suçlu?

Daracık pantolonlu, tahrikkâr vücudunun en ince detayını cömertçe teşhir eden kıyafet ve çiçekli türbanı ile sokaklarda erkeklerle öpüşen mütesettireleri(!) de unutmayalım!

…Cahillerin sanatçı, soytarıların sporcu, sapıkların entel, hainlerin aydın, ahlaksızların star olduğu bir toplum!

İngilizler, Dünya’daki  hükümranlıklarını sürdürebilmek için,  eskiden gemilerini farelerden korumakta uyguladıkları yöntemi, halen de kullanıyorlar!

Bazı toplumların Beyin Cerrahına ihtiyacı olmaz!

“Kur’ânî ve Muhammedî Prensipler”e ters düşen her yol, Tehlikeli ve Sapkındır!

BEYİN CERRAHİSİ, ÇİLESİ HİÇ BİTMEYEN BİR TARİKATTIR!

Allah, insanoğlunu dünyaya, medeniyet ve refah için gerekli araştırma ve buluşları gerçekleştirmek için de göndermiştir!

İnsan için hayat değil, Hayat için insan!

Cephelerde değişen bir şey yok.

Ahbap Çavuş ve Harem Ağası havaları devam ediyor.

Kara gözükmüyor!

Müsvedde

Müsvedde profesörler, Müsvedde insanlar, Müsvedde idâreciler, Müsvedde hocalar, Müsvedde zenginler, Müsvedde aşıklar,

Bir de kendini adam sanan zavallılar…

Bıktık Yâ Rabbî!

Rektörlere bakınca, üniversitelerin durumunu daha iyi anlıyorum!

Bu kadar “MAL”ı bir araya toplayabilmek, özel ihtisas ve gayret gerektirir!

Kara cahil profesörler kol geziyor!

“Ekranlarda o kadar soytarı var ki, şakşakçıları bile şaşkın!”

Bu müslümanlar, 1400 yıldır hâla abdesti, namazı ve orucu bozan şeyleri konuşuyorsa, Kur’an-ı Kerim’i  anlamalarını ve tam inanmış olmalarını bekleyemeyiz!

Genellikle ekranlar, cahil ve zavallılarca çocuksu ve gülünç programlarla işgal ediliyor!

Bazı Tarikatlar, Akla Barikattır!

Kur’an-ı Kerim okuma yarışması mı? …Eğlencesi mi? Ya anlama? İcraat?

Hadi hep birlikte, “KUR’AN’I ANLAMA VE YAŞAMA” Yarışmasına!

Evvelinde, medet umdukları Adımın himmetine muhtaç olanların, âhirinde, İsmime bile tahammülsüzlüklerine, bîpervâ ve bîedep ihânetlerine de şahit oldum!

Adımla Adam(!) olanlar, artık her adımında, Adımdan rahatsız!

Hocalar hala, “Orucu, hurma ile mi, yoksa zeytin ile mi açalım?” diye tartışıyor.

Ben de, Üniversiteleri, Bilimi!

Gülüyorum halimize…

Din, insanın ve insanlığın refahı içindir.

Allah için değil!

Ekranlarda o kadar çok soytarı var ki, şakşakçıları bile şaşkın!

İmza;

İlim, İrfan, Tecrûbe,

Şeref, Onur, Haysiyyet,

Burhân, Kemâl, Şahsiyyet…

Kalemin, yazı secdesi, kağıt seccadesi, mürekkep gözyaşıdır!

Evvelinde, İsmimin  himmetine bile muhtaç olanların, âhirinde  bîpervâ ve bîedep ihânetlerine de şâhit oldum!

Bu Âlemde, ne çok ayıların dolaşıyor  Yâ Rabb!

Günümüzde Müslümanlar için dört tehlikeli zaaf; Şöhret! Şehvet! Servet! Devlet!

(Eflatun’un kulakları çınlasın…)

Tedbirsiz Tevekkülden, İcraatsız Duâdan, Suflî İnzivâdan, Allah’a Sığınırım!

İlim Adamlarının ve Diplomatların silahı Dolmakalemdir.

Ve asla silahsız gezmemelidirler!

Fizik, Kimya, Matematik ve Biyoloji bilmeyen Din Adamları, ekrana ve kürsüye çıkmamalı, ve fetva vermemelidir!

Müslüman olmak, sadece domuz eti yememek değil,  başkasının hakkını domuz gibi yememektir de…!!!

Taşıyıcı Annelik hususunda, cahil hocalara soru sormayın lütfen. Aklı, ilmi, irfanı, iz’ânı, ilhâmı ve burhânı olan Âlimlerden sorulmalıdır.

Miracı anlamak için, bin yıldan beri, İsra 1, Hac 47, Secde 5 ve Mearic 4. Ayetlerinden bîhaber İslam Aleminin,  bir tek bilimsel araştırma yapmadan, böyle mukaddes bir geceyi idraki mümkün değildir!

İnsan olmayı beceremiyenlerin, ne bayram kutlamaya, ne de mukaddes bir geceyi idrak etmeye hakkı vardır!

Batı’da “Socially Disable” (Sosyal Engelli) olarak kabul edilen “Unmarried Mothers” (Evlenmemiş Anneler) problemine, âcilen çâre gerek!

Her hâlükârda hastalığa sığınmayı (ilticâ) bir çıkar yol görmek, acziyetin ve haksızlığın karînesidir!

İNSAF, İZ’AN, İLTİZAM, İFTİHAR, İŞTİYAK, İLTİFAT, İNŞİRAH, İTTİHAT, İTTİFAK, İNKIYAM, İHTİRAM, İSTİKLÂL VE İSTİKBÂL İÇİN…!!!

Bilim insanlığın ortak mirası,

San’at ve Mûsıkî ise, ortak lisanıdır.

Her hadsize hadd bildirmek, haddi aşmaktır!

Objektif olmak, tarafsız olmaya engel değildir.

Hem objektif, hem de taraf olmak mümkündür.

Herkes taraf olmayabilir, ama herkes objektif olmalıdır!

Bu Gavurların bizim “EVET” ya da “HAYIR”ımızla ne işleri var!

Anlamış değilim.

Bir de “Bilim Adamı” olacağım!

Bildiklerimizin bilmediklerimize nisbetini bilseydik, “Biliyorum” diye bir kelime bilmezdik.

Fatih Sultan Mehmed Han, Fatih Medresesini (Üniversite) ve Kütüphanesini kurup inşa ettirdikten sonra,  başına atadığı Medrese Emininden (Rektör), kendisi için bir oda tahsis etmesi talebi üzerine, “Hünkârım, Medresede size oda verebilmem için, Sizin burada ya Müderris (Profesör) ya da Molla (Öğrenci) olmanız gerekir. Bağışlayın…” diye cevap vermişti (1453).

YÖK Üyelik Kriterleri mi…

Hayret…

Biz farkında değiliz ama, bütün DÜNYA bizim DOSTUMUZ!

İçimizdeki hâinler, geri zekalı olmalı…

Bu kadar HÂİNİ olan bir millet, acaba TARİHTE var mı?

Müstehrek Âlemde, Müstehcenlik bir mâsumiyettir!

“Libido” ve “Destrudo” ile geçen bir ömre, “Hayat” demişler!

“Gurbet Hayatı” Doğumla başlar, Ölümle sona erer.

İlmî müktesebâtımızın şuuruna vâkıf olmak, “Ego Hipertrofisi” ile, sırrına  vâkıf olmak ise, “Tevâzû” ile neticelenir.

Beynin idrâki için, daha muhteşem bir “BEYİN” gerek!

Ameliyathaneler, hastaların şifa ararken cerrahları da eğittiği mukaddes mekânlardır.

Yüreğinde müebbed mahkûmiyet, hürriyetlere   bedel…

TÜRKLER AYAĞA KALKMADIĞI MÜDDETÇE, İSLAM ÂLEMİNİN AYAĞA KALKMASI MÜMKÜN DEĞİLDİR.

İnananları ve mü’minleri, inanmayanlara ve kafirlere şikayet eden, onlardan yardım isteyen, alnı secdeden kalkmasa da, kafirdir!!!

Matematiğe inananların, inanmadıklarına inanmıyorum!

“VAR”LIK, “YOK”LUKTA GİZLİDİR.

İnanmayan matematikçinin, matematiğine inanmıyorum!

Teşhir değil…

Tek bir Tarîkata Aşkla Mensûbiyetim, Mecbûriyetim ve Mahkûmiyetim vardır.

O da, hem Mürîdi hem de Mürşîdi olduğum, “Çile”si ömür boyu süren, İlim, Bilim ve Nöroşirürji Tarîkatıdır.

Çal, çırp, yalan, dolan, haram, rüşvet, riya, kibir, sahtekarlık, batakçılık, hak yemek, her türlü dalavera…

Sonra, Ramazan geldi, oruç, teravih, mukabele, üç kuruş iâne, kendileri gibi rüşvetçi, kaçakçı, uyuşturucu tacirleri ve hırsızların ağırlandığı İftar (!) Sofraları… Geğir, geğirebildiğin kadar…

Sonra da Bayram…

Pîr’u Pak… Ooooh, na âlâ.

Yok yaaaa!

Allah kanar mı bunlara?

Francisco Goya, “Aklın uyuması, canavarlar yaratır!” demiş.

Hazretin(!) Müteşeyyihlerden haberi yok, zâhir!

El-etek öpmekten kurtulmanın tek yolu, “Tam İnanmak”tır.

O zaman, kula kul olmaktan kurtulursun!

Boş ver, “Mütekebbir” desinler.

Teferruatla uğraşmaktan, iman etmeye vakit bulamıyoruz!

Bazı program ve organizasyonlara bakıyorum da, söylemeden kendimi alamıyorum.

“Şirk”inize, bari  şu “Mûsıkî”mizi âlet etmeyin!

Oruç, tokların açlarla, “Zühd ve Takva”nın îmanla imtihanıdır!

Bu insanlar, îman  etmeden neden “Oruç” tutarlar, aç kalırlar, şaşarım!

Sadece, o kızlar-kadınlar mı suçlu?

Daracık pantolonlu, tahrikkâr vücudunun en ince detayını cömertçe teşhir eden kıyafet ve çiçekli türbanı ile sokaklarda erkeklerle öpüşen mütesettireleri(!) de unutmayalım!

…Cahillerin sanatçı, soytarıların sporcu, sapıkların entel, hainlerin aydın, ahlaksızların star olduğu bir toplum!

İngilizler, Dünya’daki  hükümranlıklarını sürdürebilmek için,  eskiden gemilerini farelerden korumakta uyguladıkları yöntemi, halen de kullanıyorlar!

Bazı toplumların Beyin Cerrahına ihtiyacı olmaz!

“Kur’ânî ve Muhammedî Prensipler”e ters düşen her yol, Tehlikeli ve Sapkındır!

BEYİN CERRAHİSİ, ÇİLESİ HİÇ BİTMEYEN BİR TARİKATTIR!

Allah, insanoğlunu dünyaya, medeniyet ve refah için gerekli araştırma ve buluşları gerçekleştirmek için de göndermiştir!

İnsan için hayat değil, Hayat için insan!

Cephelerde değişen bir şey yok.

Ahbap Çavuş ve Harem Ağası havaları devam ediyor.

Kara gözükmüyor!

Müsvedde

Müsvedde profesörler,

Müsvedde insanlar,

Müsvedde idâreciler,

Müsvedde hocalar,

Müsvedde zenginler,

Müsvedde aşıklar,

Bir de kendini adam sanan zavallılar…

Bıktık Yâ Rabbî!

Rektörlere bakınca, üniversitelerin durumunu daha iyi anlıyorum!

Bu kadar “MAL”ı bir araya toplayabilmek, özel ihtisas ve gayret gerektirir!

Kara cahil profesörler kol geziyor!

“Ekranlarda o kadar soytarı var ki, şakşakçıları bile şaşkın!”

Bu müslümanlar, 1400 yıldır hâla abdesti, namazı ve orucu bozan şeyleri konuşuyorsa, Kur’an-ı Kerim’i  anlamalarını ve tam inanmış olmalarını bekleyemeyiz!

Genellikle ekranlar, cahil ve zavallılarca çocuksu ve gülünç programlarla işgal ediliyor!

Bazı Tarikatlar, Akla Barikattır!

Kur’an-ı Kerim okuma yarışması mı?

…Eğlencesi mi?

Ya anlama?

İcraat?

Hadi hep birlikte, “KUR’AN’I ANLAMA VE YAŞAMA” Yarışmasına!

Evvelinde, medet umdukları Adımın himmetine muhtaç olanların, âhirinde, İsmime bile tahammülsüzlüklerine, bîpervâ ve bîedep ihânetlerine de şahit oldum!

Adımla Adam(!) olanlar, artık her adımında, Adımdan rahatsız!

Hocalar hala, “Orucu, hurma ile mi, yoksa zeytin ile mi açalım?” diye tartışıyor.

Ben de, Üniversiteleri, Bilimi!

Gülüyorum halimize…

Din, insanın ve insanlığın refahı içindir.

Allah için değil!

Ekranlarda o kadar çok soytarı var ki, şakşakçıları bile şaşkın!

İmza;

İlim, İrfan, Tecrûbe,

Şeref, Onur, Haysiyyet,

Burhân, Kemâl, Şahsiyyet…

Kalemin, yazı secdesi, kağıt seccadesi, mürekkep gözyaşıdır!

Evvelinde, İsmimin  himmetine bile muhtaç olanların, âhirinde  bîpervâ ve bîedep ihânetlerine de şâhit oldum!

Bu Âlemde, ne çok ayıların dolaşıyor  Yâ Rabb!

Günümüzde Müslümanlar için dört tehlikeli zaaf;

Şöhret! Şehvet! Servet! Devlet!

(Eflatun’un kulakları çınlasın…)

Tedbirsiz Tevekkülden, İcraatsız Duâdan, Suflî İnzivâdan, Allah’a Sığınırım!

İlim Adamlarının ve Diplomatların silahı Dolmakalemdir.

Ve asla silahsız gezmemelidirler!

Fizik, Kimya, Matematik ve Biyoloji bilmeyen Din Adamları, ekrana ve kürsüye çıkmamalı, ve fetva vermemelidir!

Müslüman olmak, sadece domuz eti yememek değil,  başkasının hakkını domuz gibi yememektir de…!!!

Taşıyıcı Annelik hususunda, cahil hocalara soru sormayın lütfen. Aklı, ilmi, irfanı, iz’ânı, ilhâmı ve burhânı olan Âlimlerden sorulmalıdır.

Miracı anlamak için, bin yıldan beri, İsra 1, Hac 47, Secde 5 ve Mearic 4. Ayetlerinden bîhaber İslam Aleminin,  bir tek bilimsel araştırma yapmadan, böyle mukaddes bir geceyi idraki mümkün değildir!

İnsan olmayı beceremiyenlerin, ne bayram kutlamaya, ne de mukaddes bir geceyi idrak etmeye hakkı vardır!

Batı’da “Socially Disable” (Sosyal Engelli) olarak kabul edilen “Unmarried Mothers” (Evlenmemiş Anneler) problemine, âcilen çâre gerek!

Her hâlükârda hastalığa sığınmayı (ilticâ) bir çıkar yol görmek, acziyetin ve haksızlığın karînesidir!

İNSAF, İZ’AN, İLTİZAM, İFTİHAR, İŞTİYAK, İLTİFAT, İNŞİRAH, İTTİHAT, İTTİFAK, İNKIYAM, İHTİRAM, İSTİKLÂL VE İSTİKBÂL İÇİN…!!!

Bilim insanlığın ortak mirası,

San’at ve Mûsıkî ise, ortak lisanıdır.

Her hadsize hadd bildirmek, haddi aşmaktır!

Objektif olmak, tarafsız olmaya engel değildir.

Hem objektif, hem de taraf olmak mümkündür.

Herkes taraf olmayabilir, ama herkes objektif olmalıdır!

Bu Gavurların bizim “EVET” ya da “HAYIR”ımızla ne işleri var!

Anlamış değilim.

Bir de “Bilim Adamı” olacağım!

Bildiklerimizin bilmediklerimize nisbetini bilseydik, “Biliyorum” diye bir kelime bilmezdik.

Fatih Sultan Mehmed Han, Fatih Medresesini (Üniversite) ve Kütüphanesini kurup inşa ettirdikten sonra,  başına atadığı Medrese Emininden (Rektör), kendisi için bir oda tahsis etmesi talebi üzerine, “Hünkârım, Medresede size oda verebilmem için, Sizin burada ya Müderris (Profesör) ya da Molla (Öğrenci) olmanız gerekir. Bağışlayın…” diye cevap vermişti (1453).

YÖK Üyelik Kriterleri mi…

Hayret…

Biz farkında değiliz ama, bütün DÜNYA bizim DOSTUMUZ!

İçimizdeki hâinler, geri zekalı olmalı…

Bu kadar HÂİNİ olan bir millet, acaba TARİHTE var mı?

Müstehrek Âlemde, Müstehcenlik bir mâsumiyettir!

“Libido” ve “Destrudo” ile geçen bir ömre, “Hayat” demişler!

“Gurbet Hayatı” Doğumla başlar, Ölümle sona erer.

İlmî müktesebâtımızın şuuruna vâkıf olmak, “Ego Hipertrofisi” ile, sırrına  vâkıf olmak ise, “Tevâzû” ile neticelenir.

Beynin idrâki için, daha muhteşem bir “BEYİN” gerek!

Ameliyathaneler, hastaların şifa ararken cerrahları da eğittiği mukaddes mekânlardır.

Yüreğinde müebbed mahkûmiyet, hürriyetlere   bedel…

TÜRKLER AYAĞA KALKMADIĞI MÜDDETÇE, İSLAM ÂLEMİNİN AYAĞA KALKMASI MÜMKÜN DEĞİLDİR.

İnananları ve mü’minleri, inanmayanlara ve kafirlere şikayet eden, onlardan yardım isteyen, alnı secdeden kalkmasa da, kafirdir!!!

Matematiğe inananların, inanmadıklarına inanmıyorum!

“VAR”LIK, “YOK”LUKTA GİZLİDİR.

İnanmayan matematikçinin, matematiğine inanmıyorum!

Teşhir değil…

Yapay Zeka konusunda merak ettiklerinizi öğrenmek için videoyu izlemeyebilirsiniz:

http://beyazgazete.com/video/tv-programlari/beyaz-tv-81/her-acidan-beyaz-tv-597060/her-acidan-25-eylul-2018-600253.html

Share this content:

About The Author