TEKNOLOJİ TEKELLERİ
Ramazan BAKKAL
Bilim Teknoloji İçin İstanbul Çalışma Grubu Başkanı
Bugün biraz entrika konuşalım.Teknoloji için entrika. Sömürü için entrika. Batının 200 yıllık tecrübesi. Sizin de bildiğiniz şeyler. Sadece hatırlamış olmak için…
Bilgi tabanlı teknolojilerin bir bölümünün uluslararası ilişkiler yoluyla elde edilmesi mümkün değildir. İmalat sanayinde belirli tekeller Yüksek gelir düzeylerini korumak için geri kalmışların bu teknolojileri üretmesini, transferini engellemektedirler. Yüksek katma değerli ürünlerden elde ettikleri aşırı kazancı kaybetmemek için tehdit olarak algıladıkları şirketleri satın alma, sabote etme, rekabet yoluyla gelişmesini engelleme yanında üretimdeki stratejik role sahip teknisyenleri bile transfer ediyorlar. Veya Türkiye (ASEALSAN örneği) ve İran’da yaşandığı gibi teknisyenleri örtülü bir şekilde ortadan kaldırma yoluna gidiyorlar. Hükümetleri, liderlerini saf dışı etmek için basın ve istihbarat teşkilatlarını kullanıyorlar. İran eski başbakanlarından Musaddık’ın devrilmesi ve idamında (1953) CIA’nın rolü yıllar sonra açıklandı. (Darbe ile olan ABD ilgisi 2000 yılında ABD eski dışişleri bakanlarından Madeleine Albright tarafından kabul edildi, daha sonra Barack Obama, 4 Haziran 2009’da Mısır‘da yaptığı konuşmada bu bilgiyi resmen doğruladı)
Türkiye’de 1980 darbesiyle demokrasinin askıya alınması ve Batı çıkarlarının tesisi için kardeş kavgası icat ettikleri çok geç algılandı. CIA’yetkilisinin zamanın ABD başkanına 13 Eylül sabahı “Türkiye’de bizim çocuklar başardı” dediğini yıllar sonra sağır sultan bile duydu. Yine 27 Mayıs 1960 darbesinde Menderes’in ABD’den ümidini kesince Sovyetlere yaklaşması ihtimalinden korkan aynı müttefikimizin perde arkasındaki kahraman olduğu kabul edilmektedir.
Batının 200 yıllık tecrübesi “Kendi çıkarına olanları, karşısındakine öyle sunuyor ki bu senin çıkarınadır” diye kabul ettiriyor. Sokaklarda gençler eylem yapıp mevcut aksaklıkları dile getirirken bunun ülkeyi ve halkı sömürmek için parlatıldığını, kışkırtanların gerçek niyetlerini göremiyor.
Mesela Mehmet Ağar’ın 12 Eylül darbesinden yıllar sonra “Türkiye’deki ideolojik kavgayı Sovyetler kışkırtıyor” şeklindeki iddiaların doğru olmadığını, asıl kışkırtanların Batılı istihbarat kuruluşlarının olduğunu ifade ettiği örtülüyor.
Nükleer Enerji’ye karşı samimi endişe içinde olanlar, Sinop’ta hayır mitingi yapanlar, eylemi perde arkasından destekleyenlerin, basında geniş yer almasını sağlayanların nükleer enerjiyi tepe tepe kullandıklarını dikkate almıyorlar. Bir zamanlar Soma’da, altın madeni çıkarılmasına karşı eylem yapan birkaç yüz köylünün basında sürekli boy göstermesinin Almanya destekli tezgah olduğu gizlenmeye çalışıldı. Yakın zamanda Artvin tarafında benzer etkinliklerde başrol oynayanlardan Can Dündar’ın şimdi Almanya’da başmisafir muamelesi görmesi hepimizi sevindiriyor (!).
Türkiye’deki Alman vakıflarının, Soros Vakfı ve TESEV’in, CIA’nın, gazete köşelerindeki maaşlılarının Türkiye’yi cendere içinde tutma çabaları-yönetimde kim olursa olsun- sonsuza kadar sürecektir.